ULUSAL İLETİŞİM AĞI

12 Aralık 2010 Pazar

Belediyelerde Sosyal Hizmet

Bütün gelişmiş ülkelerde, ister federal isterse üniter olsun, sosyal hizmetlerin daha etkin ve verimli sunumu yerel yönetimlerle sağlanmaktadır.

Ülkemizde de 2004 ve 2005 yıllarında çıkarılan yeni yerel yönetim yasaları ile sosyal hizmetlerin yerel düzeyde sunumu daha etkin hale getirilmiştir. Özellikle nüfusu 50.000 ve üzerinde olan belediyelerin kadınlara ve çocuklara yönelik koruma ve bakım merkezleri açmaları yasal zorunluluğa dönüştürülmüştür. Ancak, bütün bu yasal düzenlemelere rağmen bazı belediyelerin sosyal hizmetler alanında çok fazla anlayış değişikliğine gitmedikleri görülmektedir.

Önümüzdeki süreçte istemeseler de bütün belediyeler yaşlılara, özürlülere, çocuklara ve kadınlara yönelik sosyal hizmet uygulamaları (yasal zorunluluktan dolayı) başlatmak ve alternatif hizmet modelleri geliştirmek zorundadır. Yakın gelecekte belediye başkanlarının seçimleri kazanmaları siyasi particilikten daha çok sosyal hizmet sunma noktasında göstermiş oldukları başarıları ile doğru orantılı olacaktır.  

Bazı belediyelerin sosyal hizmet ve sosyal yardım alanlarındaki kısmi ilerlemelerini yeterli görmek ne yazık ki çok fazla gerçekçi değildir. Çünkü mevcut anlayış hangi siyasi partiden olursa olsun sosyal hizmeti ve yardımı daha çok oy almak için yapılan yardımlar olarak algılamaktadır. Bu durum sosyal hizmetin temel felsefesi ile çelişmektedir. Sosyal hizmetin temel felsefesi mümkün olduğu ölçüde bireyi kendi kendine yeterli hale getirebilmeyi amaçlamaktadır. Kısacası sosyal hizmet, bireyi sürekli talep eden dilenci konumundan kurtararak üretken kılmayı ve toplumla uyumlu hale getirmeyi amaçlamaktadır.

Ayrıca, evrensel sosyal hizmet anlayışı sınırlı olan kaynakların gerçek ihtiyaç sahiplerine sosyal adalet çerçevesinde bilimsel verilere dayalı olarak belirli kriterler çerçevesinde sunulmasını hedeflemektedir. Her birey insan onuruna yaraşır şekilde yaşam hakkına sahiptir. İhtiyaç sahiplerine ne tür sosyal hizmet yaklaşımlarının geliştirilmesi gerektiği de ilçeden ilçeye ya da ilden ile önemli farklılıklar gösterebilmektedir. İşte bu noktada yine yerel yönetimlerin önemi bir kez daha ortaya çıkmaktadır. Çünkü yerel halkın ihtiyaçlarının en iyi tespitinin yapıldığı yer belediyelerdir. Ayrıca belediyelerin etkili ve verimli sosyal hizmet sunabilmeleri için uygulayacakları sosyal hizmet modellerini oluştururken uzman personellerden yararlanmaları da büyük önem taşımaktadır.

Bu noktada önemli olan bir diğer unsur da belediye başkanları ve yardımcılarının halktan kopuk ulaşılamayan bireyler haline gelmemeleridir. Yani belediyeler halka fiziksel yakınlıkları kadar sosyal yakınlıklarını da geliştirmek zorundadır. Aksi takdirde başkan ve yardımcıları kendi elleri ile koltuklarını vermiş olurlar ki bu da onların kişisel tercihleridir ve saygı duymalıyız.


Kaynak gösterimi: Artan, T., www.0-18.org, Sosyal Hizmet Penceresinden

5 Aralık 2010 Pazar

Çocuklarımız Hep Çocuktur ya Bizler?

Yaşamda var olan her şey bütün güzelliği ile varlığını sürdürür ve nihayetinde geldiği yer olan ve bizler için bilinmedik gibi görünen ancak, aslında evi olan yere geri döner çünkü gelinen yer orasıdır. Yaşam süremiz boyunca birçok insanla bir arada yaşarız. Bunlar; annemiz, babamız, kardeşlerimiz, akrabalarımız, arkadaşlarımız, eşimiz, çocuğumuz vb.

Bizler de bir gün geldiğimiz yere geri döneriz. Ancak, bence hayatı anlamlı kılan sadece bu gerekçe değildir. Hayatı anlamlı ve farklı kılan andan ibaret olmasıdır. Çünkü geçirdiğimiz her an farklıdır ve bir daha aynısı asla yaşanmayacaktır. Hayatımızda geçen hiçbir salise bile bir diğerinin aynısı değildir. Aslında yaşamı olağanüstü derecede gizemli kılan da elimizden kayıp gittiğini sandığımız anlarda gizlidir. Oysa bütün bu yaşananlar izler bırakır içimizde ve bunlar değil midir bizi biz yapan?

Çoğunlukla yaşamın peşinden koşar dururuz oysa biz koştukça yaşam da koşmaktadır. Yakalamak imkansızdır, çünkü içinde olduğun şeyi yakalayamazsın sadece fark edebilirsin.

İşte bu farkındalığımızı bize en güzel hissettirenlerden bekli de en önemlisi çocuklardır. Hangi yaşta olursak olalım ebeveynlerimizle olan ilişkilerimizde bizler çocuk olmaya devam ederiz. Kırk hatta elli yaşına gelsek bile anne ya da babamız hayatta ise hala onların gözünde çocuk rolümüz devam eder.

Her şey değişmiştir ancak, anne ve babamız için bizler değişmeyiz. Bu durum adeta değişimin algısal olarak donma noktasıdır. Bu durumu sadece anne ya da babalarımız değil bizler de çocuklarımıza farkında olarak ya da olmayarak uygulamaya devam ederiz.

Aslında hepimizin çocuk olarak algılanması zaman zaman yaşantımızı kısıtlayan ebeveyn davranışlarına maruz bırakabilmektedir. Ancak bu duruma bir de olumlu yönden bakmaya ne dersiniz?

Çocuklar hiçbir zaman büyümez, neden mi? Kendimize bir an için soralım, anne ve babamız bizi, bizim de çocuğumuzu yetişkin olarak görmememizin gerekçesi bekli de bizlere keyif veren ve yaşantımızda derin izler bırakan o anların vazgeçilmezliği olabilir mi?

Yaşamdaki her şeyin ve hepimizin geçici olduğunu lütfen unutmayalım. Hatta unutmayalım ki yaşamı anlamlı kılabilmek için keşkelerimizi azaltmamız gerek.

İşim gereği binlerce insanın özel yaşamına ulaşmak şansına erişen birisi olarak şunu gördüm ki bu binlerin içerisinde keşke demeyenlerin sayısı bir kaçı geçmiyor...

Neden mi, çünkü hep ertelenmiş ve suçlu aramakla geçmiş yaşamlar. Bizlerin de farkında olmadan benzer yaşamları tercih ettiğimiz ve sürekli ertelediğimiz söylenilebilir.

Aslında yaşantımızı mutlu kılabilmek için çok karmaşık ve zor şeyler yapmamız gerekmez. Daha az keşkelerle dolu bir sonu yaşamak için yapmamız gereken tek şey, sadece geriye kalan zamanımızı özellikle ebeveynlerimizle ve çocuklarımızla birlikte ertelemeden keyifli bir hale getirmeyi başarabilmemizde saklı olabilir.


Kaynak gösterimi: Artan, T., www.0-18.org, Sosyal Hizmet Penceresinden