ULUSAL İLETİŞİM AĞI

10 Eylül 2010 Cuma

Çocuklarımızı Anlayabilmek

11 Haziran 2007

Çocuklarımızı anlayabilmenin yolu, onları sevgiyle ve içtenlikle dinleyebilmemizden geçmektedir. Bu sözü söylemenin çok kolay ama uygulamanın da bir o kadar zor olduğunu biliyorum, ama yine de tekrarlıyorum. Çünkü bunun başka bir yolu ya da sihirli bir formülü yok. Çocuklarımız için en güzelin ya da en doğrunun ne olduğuna yanlıca bizler karar vermemeliyiz. Bizler kendi doğrularımızı çocuklarımıza zorla kabul ettirmeye  çalışmamalıyız. Tabii ki her anne ya da baba çocuklarının en iyiye, en doğruya ulaşmasını ister ve bunun için bütün varlığı ile çaba gösterir. Ancak burada ifade etmek istediğim şey çocuklarımızı dinlemek, anlamaya çalışmak ve onlara yanında olduğumuz duygusunu hissettirebilmektir.
Anne ya da babaların birçoğunun aklına hemen şu itiraz cümleleri gelecektir. Zaten sabahtan akşama kadar onlar için çalışıyoruz, imkanlarımız ölçüsünde en iyi okullarda okutmak için elimizden gelen her şeyi yapıyoruz. Daha ne yapalım vb. şikayet cümlelerini çoğaltmamız mümkün. Tabii ki anne ya da baba olarak haklısınız, ancak bu güne kadar vermiş olduğunuz bütün bu çabaların, başarılı olabilmesi için çocuklarınızın da düşüncelerini dinleyerek, kendisi hakkındaki kararlara katılımını sağlamalısınız. Bu yöntemle çocuklarımız kendi sorumluluklarını üstlenerek daha başarılı olabilirler.
Çocuklarımızla yaşadığımız iletişim eksikliği sorunun, belki de en güzel örneği, çocuklarımıza ilişkin bir çok kararın onlara sorulmadan, onlar için en doğru karar olarak alınmasıdır. Bu tür uygulamaları ne yazık ki yalnızca aileler yapmamaktadır. Benzer yanlış uygulamaların Milli Eğitim Bakanlığı ya da ilgili bakanlıklar tarafından da sıklıkla yapıldığını ve çocukları yok sayarak onların yerine en doğru varsayılan kararların alındığını ve uygulandığını görmekteyiz.
Eğitim sistemine ilişkin mülakat yaptığım başarılı bir öğrenci bakın konuya ilişkin sorunlarını nasıl ifade etmektedir.
Ben orta bir öğrencisiyim. 12 yaşındayım. 6 sene boyunca çok şey öğrendim. Fakat bu eğitim-öğretim anlayışı çok zorlayıcı ve sıkıcı, çünkü her yıl başka bir yönetmelik yürürlüğe giriyor. Türkiye’de henüz öğretim anlayışı tam anlamıyla oturmamış. Öğrencileri kobay olarak kullanıyorlar, deneme tahtası olduk… Mesela ben 4. sınıftayken yönetmelik değişti. 5. sınıftayken değişti ve bu sene de değişti. Her yıl sınav sistemini değiştiriyorlar. Öyle bi zorlaştırıyorlar ki, bu sınav sistemlerine uyum sağlamak çok zor. Başa gelen sistemi kafasına göre değiştiriyor. Anne babamız da doğal olarak bizden başarı bekliyor. Hiç bizim halimize bakan yok …”. Aslında bu cümleleri okuduktan sonra insanın aklına bazı sorular geliyor. Sizce de bu çocuklar haklı değiller mi? Çocuklarımızdan başarı beklerken başarıyı gerçekleştirmeleri  için gerekli koşulları acaba bizler yeterince sağlayabiliyor muyuz.?
Sonuç olarak yaz tatiline girerken, çocuklarımızı yalnızca karne notlarına bağlı olarak değerlendirmemeliyiz. Çocukların başarılı olması her anne ve baba için tabii ki önemlidir, ancak başarısızlık Dünyanın sonu anlamına gelmemelidir. Çocuklarımızın sorunlarını onlarla birlikte tespit ederek, çözüm yollarını da birlikte geliştirmeye çaba göstermeliyiz. Lütfen yargılamamaya özen gösterelim. Unutmayalım ki bizler için anlamsız gelen sorunlar ya da konular onların iç dünyasında fırtınalar estiriyor olabilir. Çocuğunuzu dinlemeye çalışın ve her ne olursa olsun sevginizi ondan esirgemeyin. Çünkü sevgi her şeyin üstesinden gelebilecek en güçlü duygudur. Sorunları çözmek için sevgisizliği değil tam tersi sevginizi kullanın ve lütfen buna inanın. Göreceksiniz her şey çok daha güzel olacak. Sevgiyle kalın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder