ULUSAL İLETİŞİM AĞI

11 Eylül 2010 Cumartesi

Sevginin ve Gerçeğin Anahtarı

02 Şubat 2009

Yaşamda her şey büyük bir hızla değişirken, insanın bu sürece uyum sağlayabilmesi ise kuşaktan kuşağa değişkenlik gösterebilmektedir. Özellikle son yüzyılda bilim ve teknolojide yaşanan ilerlemelerle en barışık olanlar çocuklar ve gençlerdir. Orta yaş ve üstü insanlar ise daha çok geçmiş yaşamlarının değerlerine sahip çıkarak ayakta kalmaya ve toplumsal yapıya uyum sağlamaya çalışmaktadırlar.

Ancak değişmeyen bir şey varsa, o da çocukların yaşama olan inançları ve sevgileridir. Hangi yüzyılda ve hangi ülkede olunursa olsun, çocuklar hayatın kaynağındaki enerjiyi bütün güzelliği ile bizlere sunmaktadırlar. Çocukların bütün bu güzelliklerine rağmen, birçok kültürde çoğunlukla orta yaş ve üstü insanların, çocuklarla ilgili kullandıkları bazı olumsuz yargı cümleleri günümüzde de kullanılmaya devam edilmektedir. Örneğin; Bizim dönemimiz daha güzeldi, şimdinin gençleri çok saygısız vb. aslında bu cümlelerde anlatılmak istenen geçmişe duyulan özlem ve bugünün dünyasına uyumda yaşanan sorunlar olabilir mi?

Yaşamda hiçbir şeyin kötü olmadığını ve her dönemin kendine özgü değer yargıları ile kendisini var edebildiği gerçeğini göz ardı mı ediyoruz? Sorunun çocuklarda değil de bizlerde olabileceğini hiç düşündünüz mü? Çözümleri yanlış yerlerde arıyor olabilir miyiz? Çünkü iyiyi kötüyü ve değer yargılarını kendi algıladığımız şekli ile çocuklarımıza empoze etmeye çalışan bizler değil miyiz? Algıladığımız ve gerçek zannettiğimiz birçok olgunun özünde bize ait olduğu gerçeği ile yüzleşmek istemiyor olabilir miyiz? Oysa bizler çocuklarımızı geçmişe ait değer yargıları ve davranış ağları ile örerek bizden önceki kuşakların bilmeyerek bize sundukları yöntemleri istemeyerekte olsa çocuklarımıza uygulamaya çalışıyor olabilir miyiz? Ve çoğunluklada ne yaptığımızı bile bilmeden.

Yanılgımızın nedeni belki de tek doğrunun bizim doğrumuz olması gerektiği konusunda hiçbir şüpheye yer vermememiz olabilir mi?  Belki de en zor olandan korkmamız, yani yıllarca doğru zannettiğimiz ve uğrunda mücadeleler verdiğimiz değer yargılarımızın zaman içerisinde kum taneleri gibi elimizden kayıp gitmesinin yaratabileceği yıkım olabilir mi?  Ya da olmazsa olmaz olarak büyüklerimiz tarafından bizlere öğretilen yaşam deneyimlerimizin bugünün teknolojik hızına uyum sağlayamaması mı?

Gerekçelerimiz her ne olursa olsun gözden kaçırdığımız bir şey var, o da çocuklarımızın saf yaşam enerjisi olabilecekleri gerçeğidir. Çocuklarımızdan basit ama asıl gerçeği, saf sevgiyi, yalansız, dolansız bir dünyanın asıl anahtarı olan gerçeği, her şeyi olduğu gibi sevmeyi ve çıkarsızlığı öğrendiğimizde, her şey daha güzel ve daha anlamlı olacaktır. Her şey sevgiyle var olabilir, sevgiyi ise bozulmamış haliyle çocukların mutlu ve umut dolu yüzlerinde ve gözlerinde bulabiliriz, şayet bakabilmeyi becerebilirsek.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder