ULUSAL İLETİŞİM AĞI

10 Eylül 2010 Cuma

Küreselleşen Dünyada Çocuk Olmak

29 Ekim 2007



İkinci dünya savaşından başlayarak 1970’lere kadar süren sosyal refah devleti uygulamalarının ekonomik açıdan sürdürülemez hale gelmeye başlaması ve buna ek olarak 1990’larda Sovyetler Birliği’nin dağılması ile birlikte, sosyal refah devleti kavramı bütün dünyada hızla terk edilmeye başlanılmıştır. Bu sürece paralel olarak, üretim ve iletişim teknolojilerinde meydana gelen hızlı değişimler sonucu fordist üretim yerini post fordist üretim ilişkilerine bırakmaya başlamıştır.

Çalışanlar açısından fordist üretimde tam zamanlı ve iş güvencesi olan bir yaşam mevcut iken, post fordist üretimde bunun tam tersi bir yaşam söz konusudur. Sürekli ve tam zamanlı iş olanakları sınırlıdır. Ayrıca iş güvencesi ve sendikal haklar da yok denilebilecek kadar azalmıştır. Çalışanların büyük çoğunluğu tam bir güvensizlik ve kaygı içerisindedir. İnsanlar geçimini sağlayabilmek için daha uzun süre ve daha farklı işlerde part-time çalışmak zorunda kalmaktadırlar.

Küreselleşme ile birlikte gelişmiş ülkelerle gelişmekte olan ülkeler arasındaki kalkınmışlık uçurumu daha da artmıştır. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde yaşanan ekonomik krizler, bu ülkelerin sosyal dokusunu da olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Gerek ülkeler arası, gerekse kişiler arası yaşanan sosyal ve ekonomik dengesizlikler toplumsal sürdürülebilirlik açısından bütün dünyada önemli bir sorun haline gelmiştir.

Bir tarafta 30.000 $ civarında milli gelire sahip olan devletlerin ve ailelerin çocukları, diğer tarafta ise Dünya Bankası verilerine göre günlük 1 $ doların altında gelire sahip olan ailelerin çocukları, hızla küreselleşen dünyada, rekabet halinde aynı hedefe doğru yürümeye çalışmaktadırlar. Ancak yukarıdaki ekonomik veriler bu rekabetin sağlanmasının imkansızlığını bize göstermektedir. Çünkü küreselleşme sürecinde (örneğin; yalnızca 1994–1998 yılları arasında) gelişmiş ülkelerin gelirleri kat ve kat artarken, gelişmekte olan ülkelerin sıcak paraya ödedikleri yüksek faizler nedeniyle giderek fakirleştikleri görülmüştür.

Mevcut ekonomik veriler ışığında, yoksulluğu ya da savaşları ortadan kaldırmak çok fazla mümkün gözükmemektedir. Ancak umutsuz da olmamak gerekiyor. Çünkü bu veriler bize yapılması gereken çok şey olduğunu söylüyor. Yapılması gereken şeylerin en başında ise eğitim geliyor. Eğitim yoksulluğu azaltmanın ve toplumsal kalkınmayı sağlamanın en önemli olmazsa olmazı olarak karşımıza çıkmaktadır. Yani dünyadaki bütün çocukların eğitim düzeyini toptan artırmak gerekiyor.  

Sonuç olarak mevcut sosyal hizmet politikaları yetersiz ve oldukça sınırlı kalmaktadır. Yeni dünya düzeninde, yeni sosyal yaklaşımlara ve sosyal politikalara acil olarak ihtiyaç duyulmaktadır. Küreselleşme gerçeği göz ardı edilmeden yeni yaklaşımların geliştirilmesi kaçınılmazdır. Aksi takdirde sürdürülebilir bir dünya düzeninden ve mutlu çocukların varlığından söz etmek mümkün olamayacaktır. Ve asla unutulmamalıdır ki barış içinde bir dünya, barış içinde büyüyen çocuklar tarafından kurulabilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder