ULUSAL İLETİŞİM AĞI

11 Eylül 2010 Cumartesi

Özürlü Ailesinde Çocuk Olmak

23 Mart 2009


Ailesinde özürlü ya da kendisine bakamayacak derecede yaşlı birisinin varlığı söz konusu ise böyle bir ailede çocuk olmak, hayatı algılamaya ve tanımaya başlarken yanı başında çaresizce yatağa bağımlı ya da özrü nedeniyle günlük fonksiyonlarını yerine getiremeyen birisi ile aynı ortamda yaşamaya çalışmak.

Zaman zaman çaresizliklerin, yetersizliklerin, karşılıklı aile içi suçlamaların, kızgınlıkların, zaman zaman ise duygusallıkların hakim olduğu bir süreç olarak karşımıza çıkabilir. Bu tür aileler genellikle kendilerini dışa kapamak zorunda hissedebilirler. Çünkü yaşadıkları sorunları, sıkıntıları, çaresizlikleri ve çözümün bir türlü bulunamaması ailenin mutsuzluğunu artırıcı bir role sahip olabilir.

Aileler evde özürlü bir çocuktan ya da evde demans veya Alzheimer olan bir yaşlıdan dolayı günlerinin tamamını bağımlı kişiyle geçirmek zorunda kalabilmektedirler. Bu gibi durumlarda aile bireylerinin sosyal, psikolojik ve ekonomik yapılarında çeşitli olumsuzluklar meydana getirebilmektedir. Çoğu zaman bu sürece vicdan azabı, kızgınlık, çaresizlik ve neden ben ya da biz gibi sorular da eşlik edebilmektedir. İçinden çıkılması zor olan, bu tür süreçlerde ailelere ve kişilere yardımcı olabilecek kurumların ve oluşumların bulunmaması aile içi ilişkileri de olumsuz yönde etkileyebilmektedir. İşte bu gibi olumsuz ortamlar aile içi ihmal ve istismar durumlarının ortaya çıkmasını kolaylaştırabilmektedir.

Bu gibi durumlarda yerel yönetimlerin sosyal hizmet yapılanmaları, gerek aileye gerekse hasta ya da özürlü kişiye yönelik her türlü bakım ve danışmanlık hizmeti sağlayabilme becerisine sahip olabilmelidir.

Toplumsal huzurumuzu sağlayabilmemizin yolu bireylerin ruh ve beden sağlığını koruyabilmemizden geçmektedir. Yardıma muhtaç ailelere kriz hallerinde gerekli müdahalelerde bulunabilecek sosyal hizmet yapılanmaları her yerel yönetim birimince mutlaka oluşturulmalıdır. Özellikle bu tür ailelerdeki çocukların da ruh ve beden sağlığı korunmalıdır.

Sonuç olarak hangi nedenden ötürü olursa olsun, yardıma muhtaç hale gelen birey ve aile mutlak surette desteklenmelidir. Aksi taktirde toplumsal barışı ve huzuru ne kadar sağlamak istersek isteyelim, mutsuz insanların çoğaldığı bir ortamda bunu gerçekleştirebilmek hayalden öteye gidemez. İnsanlarımıza sosyal devlet olmanın gereği olarak sahip çıkıldığında daha mutlu ve barış dolu bir toplumun ortaya çıkacağı unutulmamalıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder