ULUSAL İLETİŞİM AĞI

10 Eylül 2010 Cuma

Sosyal Hizmet Kuruluşlarının Vazgeçilmezliği

30 Eylül 2007



Herhangi bir ülkedeki suç işlenme oranlarındaki artış veya azalış, o ülke insanının refah ve mutluluk düzeyi ile yakından ilişkilidir. İşte bu noktada sosyal hizmetlerin ülkemiz açısından önemi giderek vazgeçilmez bir hale gelmektedir. Çünkü ülkemizde her yıl suç işleme oranları ne yazık ki katlanarak artmaktadır. Bu süreç içerisinde belediyelerin her mahallede aile danışma merkezleri veya gençlik merkezleri açarak ailelere, çocuklara ve ebeveynlerine  yönelik danışmanlık ve terapi hizmetleri vermesi büyük önem arz etmektedir.

Şayet bu tür hizmetler yeterince veriliyor olsaydı, bu hafta içinde yazılı ve görsel medyaya yansıyan 18 yaşındaki genç bir annenin gayri meşru bir ilişkiden olan bebeğini öldürmesine ilişkin haberleri okumuyor olabilirdik. 18 yaşındaki genç bir kız bol giysiler giyerek hamileliğini belli etmemiş, bebeğini ailesine haber vermeden bir hastanede doğurmuş, 7 gün kadar evlerinin bulunduğu binanın bodrum katında bebeğine bakmaya çalışmış, daha sonra ise anlaşılacağı kaygısıyla bebeğini döverek öldürmüş, bebeğinin cesedini Topkapı surlarına atmış, ancak doğduğu hastaneye ait olan bebeğin kolundaki bileklikten hastaneye ve anneye ulaşılmış ve anne tutuklanmıştır.

Bu haber 18 yaşında henüz çocuk sayılabilecek genç bir annenin gayri meşru bir ilişki sonrası hamile kalmasını ve bu süreçte yaşadığı çaresizliğini ve dramını bizlere göstermektedir. Toplum olarak, neden sonuç ilişkisi kurmayı ve nedenler üzerinde durmayı çok fazla sevdiğimiz söylenemez. Birçok basın organı annenin yapmış olduğunu canilik olarak dile getirmekteydi. Oysa anne de henüz çocuk sayılabilecek bir yaşta ve çaresizdi.
Sizce 18 yaşındaki çocuk annenin katil olmasında ve bebeğini öldürmesinde toplumun hiçbir sorumluluğu yokmu? Çocuk anne toplumsal linçten kurtulmak için bu yola başvurmuş olamaz mı? Bu anne gerçekten bir cani mi? Yoksa bu tür canilikleri toplum olarak bizler mi teşvik etmekteyiz. Acaba 18 yaşındaki bu anne hamileliğinin farkına vardığında baş vurabileceği bir sosyal hizmet birimi olsaydı ve anne oraya giderek gerekli sosyal ve psikolojik desteği alabilseydi, sonuç böyle olur muydu? Şayet bu kızımızın ulaşabileceği bir sosyal hizmet merkezi olmuş olsaydı, şu an o bebek belki de hiç doğmamış ya da doğmuş olsa bile belki de annenin onayı ile başka bir aileye evlatlık olarak verilmişti. Böylece anne hapishaneye gönderilmemiş, bebeği de yaşıyor olabilirdi. Yani sonuç değiştirilebilirdi. En azından ihtimali söz konusu olabilirdi.

Unutulmaması gereken bir şey varki o da bu çocuklar bizim çocuklarımızdır. Toplum olarak çocuklarımıza bizler sahip çıkıp gerekli sosyal hizmet kuruluşlarını açmaz ve aynı vahşeti izlemeye devam edersek, sizce bizler de suçlu sayılmaz mıyız? Yargılamak her zaman en kolay yoldur, güzel olan ise algılayabilmek ve gerekli çözümleri üretebilmektir. Bizlere de bu yakışmaz mı? 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder