ULUSAL İLETİŞİM AĞI

11 Eylül 2010 Cumartesi

Toplumsal Cinnet Ortamında Çocuk Olmak

12 Ekim 2009

Toplumsal şuursuzluğun ortasında çocuk olmak kadar zor ne olabilir ki? Ülkemizde cinayet, tecavüz, şiddet, terör, işsizlik vb. toplumsal ve bireysel olaylarda inanılmaz oranlarda artışlar söz konusu. Ayrıca hapishanelerdeki doluluk oranları da tarihinin en yüksek rakamlarına 115.000 sayısına ulaşmış durumda.  Her yerde bir kaos ve mutsuzluk hakim. Çocuklar okulda mutsuz, insanlar işsiz diye, işi olanlarda işinden mutsuz, yani kısacası toplumsal yapıda tam bir çaresizlik, depresyon ve cinnet hali hakim.

Böyle bir rüya görüyor olsak, uyandığınızda mutlu olur ve iyi ki rüyaymış deriz. Ancak bu yaşadığımız süreç ne yazık ki gerçek, gerçek olduğu kadarda etkileri acımasız ve yıkıcı. Şuan ülkemizde antidepresan kullanım oranı tavan yapmış durumda.

Toplumsal cinnet halinde iken, bunun üstüne birde ekonomik kriz gelince, toplumsal yapıdaki çözülme ve sosyal sorunlar giderek artmış ve içinden çıkılması giderek zorlaşmıştır. Çünkü insanlar bir kez akıl ve ruh sağlığını kaybettikten sonra ve kaybedenlerin oranının gittikçe arttığı bir ortamda kavramlar, değerler ve toplumsal aidiyet duyguları içinden çıkılması en zor kavramlar haline gelebilmektedir.

Toplumumuzun geleceği olan çocuklarımızın böyle bir ortamda, ne kadar sağlıklı olabilecekleri sorusu ise başlı başına bir bilinmezlik olarak karşımızda durmaktadır. Aileler çocuklarına sahip olabilmekte zorlanmakta, eğitimleri için varını yoğunu ortaya koymakta ancak üniversite sınav sonuçları da bu çabalarının çokta fazla başarılı olamadığını ve eğitimin tamamen ticarileştiğini bizlere göstermektedir.

Bütün bu olumsuzluklara rağmen her şeye yinede umutla bakmak zorundayız. Bu duruma neden olan sosyal ve ekonomik hataların tekrarlanmaması ve daha mutlu ve huzurlu yaşayabilmemiz için gerekli olan her türlü sosyal ve ekonomik çözümleri üretebilmemizden başka çıkar bir yolumuz da söz konusu değildir. Çözüm bulmak her koşulda mümkün olabilir ancak, öncelikle umutsuzlukları umuda dönüştürmek ve daha çok çalışmak ve örgütlenmek gerekmektedir.
Sivil toplum örgütlerinin, belediyelerin ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarının da daha fazla sorumluluk almaları ve daha fazla çaba göstermeleri gerekmektedir. Aynı şekilde eğitim, sağlık ve sosyal hizmet kuruluşlarının da insanlarımızın sosyal ve ekonomik yapılarına uygun hale getirilmeleri kaçınılmazdır.

İşsizliğin çözümü kadar insanların ekonomik gelirler ininde yükseltilmesi, aileleri daha mutlu çocukları da daha sağlıklı yetiştirme olanaklarını mümkün kılabilir. Yani gelir dağılımındaki adaletsizliğinde acil olarak düzeltilmesi gerekmektedir. Unutulmamalıdır ki toplumsal mutsuzluk bireyi, bireysel mutsuzlukta toplumu mutsuz ve başarısız kılar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder