ULUSAL İLETİŞİM AĞI

11 Eylül 2010 Cumartesi

21. Yüzyılda Çocuk Refahı

09 Mart 2009

1980’lerden itibaren bütün dünyada sosyal refah devletinin kötülükleri ve neo liberalizmin iyilikleri anlatılmaya başlanmıştı. 1990’larda ise Sovyet bloğunun dağılmasıyla bütün dünyada tek hakim paradigma olarak neo liberalizm gösteriliyordu. Her devlet ve her vatandaş yaşantısında olağan üstü olumlu gelişmeler bekler hale getirilmişti. Ancak içinde bulunduğumuz 2009 yılı itibari ile neo liberalizmin bütün dünyaya getirdikleri ortadadır.

Neo liberalizmin sosyal ve ekonomik yapıdaki sonuçları ise oldukça dramatiktir. İşsizlikte artış, ücretlilerin maaşlarında ve özlük haklarında gerileme, taşeronlaşma, sendikal haklarda kayıplar, insan haklarında gerileme, savaşlar ve yoksulluk olarak özetlenebilir. Yine bu süreçte çocuk haklarında, çocuk işçiliğinde, eğitimde, sağlıkta, sokak çocuklarında, fuhşa itilen çocuklarda, boşanmış tek ebeveynli ailelerde kalan çocuklarda ve aile içerisinde her türlü ihmal ve istismara uğrayan çocukların sayılarında, dünyanın her yerinde artışlar yaşanmıştır.

Neo liberalizmin en önemli temsilcilerinden birisi olan, ABD’de bile 1975’lerde ihmal ve istismara uğrayan çocuk sayısı 500,000 altında iken, 2000’li yıllarda ihmal ve istismara uğrayanların sayısı 4.000.000 üzerindedir. Bu veriler ABD Çocuk İstismarı Ulusal Raporlarından alınan rakamlar olup, resmi rakamlara yansımayanlarda dikkate alınacak olursa, çocuk ihmal ve istismarının boyutları daha iyi anlaşılacaktır.

Dünyanın en gelişmiş ülkelerinden birisinde, neo liberalizmin çocuk üzerindeki yansıması, bu kadar olumsuzsa gelişmekte olan devletlerin halini düşünmek bile insanı rahatsız ediyor. Çünkü bırakın ihmal ve istismarı çocuklar açlıktan, hastalıktan ve savaşlardan dolayı zaten yok ediliyor. Bu kadar acının yaşandığı bir dünyada barışın, özgürlüğün ve eşitliğin var olduğunu söylemek ne kadar doğru olabilir ki?

Dünyada çocuklar öldürülürken, çocukları ırklarına ya da dinsel kökenlerine bakarak ayırt etmek ya da yaşanan katliamları kabul görmek insanlığın hala bir adım bile ilerleyemediğini bizlere göstermektedir. Çocuk her yerde çocuk, her sistemde ve inançta insandır. Kendimize ya da yakınlarımıza yapılmasını istemediğimiz haksızlıkları başkaları için hak görmek insanlığımızın en zavallı yanı olsa gerek.

Çocuklar insanlığın geleceği ise geleceğimizi yok etmiyor muyuz? Nefret nefreti doğurmaz mı? Ülkeler, ırklar ya da toplumlar arasında, şu küçücük yer kürede ayrım yapmak ve dünyamızı cehenneme çevirmek yüzyıllardır yetmedi mi? Eşitlik ve özgürlük temelinde her kes bir diğerinin hakkını kendi hakkı gibi adaletle savunsa ve dünya daha yaşanılır olsa olmaz mı? 21. yüzyılda çocuklarımıza hangi mirası bırakmayı düşünüyoruz? Çizgi filmlerinde bile çocuklarına şiddeti öğreten insanlık, geleceğinde yeni savaşlar ve yıkımlar mı istiyor? Ektiğimiz nefret tohumları büyümeyecek ve bu yüzyılda bizleri bulmayacak mı?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder