ULUSAL İLETİŞİM AĞI

10 Eylül 2010 Cuma

Bir Umudun Öyküsü

30 Nisan 2007

Bu gün sizlerle paylaşmak istediğim şey yetiştirme yurdunda büyümek zorunda kalan genç bir kızımızın yaşamla mücadelesindeki azmi ve başarısı. Bu gerçek yaşam hikayesi bize insanın isterse birçok şeyi yapabileceğini gösteren iyi bir örnektir.
Dört çocuklu bir ailenin ilk çocuğu olan kızımız ve üç kardeşi annenin ölümü üzerine, babanın da ekonomik yoksulluğu nedeniyle yaş gruplarına göre koruma altına alınmışlardır. Üç kardeşi yuvalarımızdan birisinde, kendiside yetiştirme yurtlarımızdan birisinde kalmaya başlamıştır. Bütün yaşantısı bir anda değişmiş, ailesi dağılmış, annesini kaybetmiş, kardeşleri ve babasından da ayrı kalmak zorunda kalmıştır. Ayrıca adelosan döneminde olması, lise birinci sınıfta okul arkadaşlarından, mahallesinden ayrılması gibi birçok  olumsuz durumla da karşı karşıya gelmiştir. Yaşadığı bu kriz sürecinin, genç kızın hayatı üzerinde olumsuz  sonuçlar yaratması kaçınılmaz gözükmektedir.
Ancak yetiştirme yurdunda yaşamış olduğu kriz dönemini atlattıktan sonra derslerinde başarılı olmaya başlamış, kardeşlerini her hafta kaldığı yuvada ziyaret ederek onlardan hiçbir şekilde ayrılmamıştır. Annesi hayatta iken bu kadar azimli olmadığını ancak annesini kaybettikten sonra sorumluluğun kendisine düştüğünü belirterek ailesini mevcut durumdan kurtarması gerektiğini belirtmiştir. Babası ve kardeşleri ile tekrar aynı evde yaşayabilmesi için tek çaresinin yaşamına ilişkin umudunu yitirme yerine daha fazla ders çalışmak olduğunu söylemiştir. Bu konuda Yetiştirme Yurdunun Sosyal Hizmet Uzmanından da gerekli sosyal ve psikolojik desteği aldığını ifade etmiştir. Kızımız çoğu zaman içinde bulunduğu durumu kabullenmekte büyük zorluklar yaşamış ancak tek çaresinin başarmak olduğunun bilincine vararak hareket etmiştir.
Yetiştirme yurdu müdürü tarafından kendisine ücretsiz dershane bulunarak üniversite sınavına hazırlanmasına da yardımcı olunmuştur. Kızımız iyi bir üniversite bölümünü kazanmış ayrıca kardeşlerinin okumasına da yardımcı olmaya çalışmıştır. Üniversiteyi bittirdikten sonra atandığı görevi gereği, kardeşlerini ve babasını da alarak başka bir şehre taşınmış ve ailesi ile tekrar eski güzel günlerine kavuşmuştur.
Bu yaşam hikayesinden bizlerin çıkarması gereken sonuç ise; bazen içinde bulunduğumuz koşullar ne kadar kötü olursa olsun, insan isterse başarılı olmanın yollarını bulabilir. Kurum bakımının bütün olumsuzluklarına rağmen, mevcut kurum bakımının sayesinde bir ailenin tekrar topluma kavuşturulması sağlanmıştır. Bu tür örneklerin sayısı yadsınamayacak kadar fazladır. Hiçbir şey mutlak kötü değildir. Devleti ve kurumlarını sadece kötülemek bizleri olumlu yönde sonuçlara ulaştırmayacak aksine mutsuzluğa ve olumsuzluklara neden olacaktır. Önemli olan gerek merkezi yönetim, gerekse yerel yönetimler tarafından korunmaya muhtaç duruma gelen çocuklarımıza ya da ailelerine kriz anlarında yardımcı olabilecek kurumsal altyapısı sağlam değişik sosyal hizmet modellerinin geliştirilebilmesidir.
Unutmayalım ki bizlere düşen sorumluluk sadece sorunları söylemek değil çözüm önerileri de geliştirebilmektir. Bu örnekte olduğu gibi benzer başarıları gerçekleştirebilecek binlerce çocuğumuz mevcuttur. Ancak asıl sorun bu çocuklarımıza yönelik sosyal hizmet politikalarının geliştirilmesi ve uygulanmasında yaşanan eksikliklerden kaynaklanmaktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder