ULUSAL İLETİŞİM AĞI

11 Eylül 2010 Cumartesi

Gerçek Sosyal Politika ve Sosyal Hizmet Bireysel Ahlakımızdır

13 Ekim 2008

Dünyada yanlış giden bir şeyler var demek isterdim ama üzgünüm ki her şey yerli yerinde ve çok iyi gidiyor. Her şey olağan üstü derecede kendi dengesizliği içerisinde dengede gözüküyor. Çünkü insanlık ektiğini biçiyor. Unutmadan hiçbir kimsenin ya da milletin de mevcut duruma ilişkin masum falan olduğu yok. Mevcut sosyal hizmet ve sosyal yardım anlayışı da bunun bir parçası ve unutmadan eklemek gerekir ki halen sürmekte olan küresel mali krizde hasatın bir parçası.

İnsanlık akıl tutulması yaşamakta ve ne hikmetse bu durum normallik olarak adlandırılmaktadır. Ne var yani diyebilirsiniz de. Tercih sizin ancak, ülkeleri savaşlara sürükleyen, nükleer silahlanmada hız kesmeyen, çevreyi yok eden, hatta kendi ırkını dahi yok etmeye gayret eden mevcut normallik, hani pek de normal gözükmüyor gibi, sizce de öyle değil mi?

Ayrıca mevcut sosyal politikaların yoksulluğunun, eğitimsizliği, kadına şiddeti ve çocuk sömürüsünü önlediğini ve çok başarılı olduğunu söyleyebilmek de ne yazık ki çok fazla gerçekçi gözükmemektedir. Günde bir doların altındakileri yoksul kabul eden dünya bankası ve uluslar arası örgütlerin bir dolar sınırlandırması bile yoksulluğu azaltmaya yetmiyor aksine artırıyor. Belki çeyrek dolar günlük kazanç insanlığı yoksulluktan kurtarabilir. Yeni sınır bu olabilir. Böylece vicdanlarımızı ve bilimsel yayınlarımızı onurla ve gururla sunabiliriz.

İnsanlık olarak ektiğimizi biçiyoruz, sonra da oturup bu kaderimiz niye böyle diye yakınıyoruz. Garip olanı ise ne zengini ne de fakiri mutlu, çünkü insanlık bence sağlıklı düşünemiyor ve bencililiği ile dünyayı cehenneme çeviriyor.

Dünyayı ve geleceği düzeltmek, insanları mutlu ve özgür kılmak mümkün de, ah bir egomuzdan kurtulabilsek ve insanlığın ve doğanın bir bütün olduğunu algılayabilsek. Hangi din ve inanç sisteminden ya da hangi ırktan olursak olalım her şeyin bir bütünlük içinde denge gerektirdiğini bir bilebilsek.

Hepimizin o olağan üstü kibiri ve bencilliği bizi mutsuz eden ve dünyayı küresel krizlere ve iklim değişiklikleri noktasına getiren mevcut algılayışımız. Hani diyorum ki bu olağan üstü yönümüzü çocuklarımıza öğretme iyiliğinde bulunmasak daha mı iyi olur? Yani mevcut insanlık pek normal sayılmaz, bari çocukları özgür bıraksak diyorum. Miraslarına onlar sahip çıksa da biz onlara akıl vermesek mi?  Bugüne kadar bizlere verilen akılların sonucu dünyayı bu hale getirmedik mi? Önce çevreyi kirletiyoruz. Zehirli kimyasallar ve silahlar üretiyoruz. Aç gözlülükle her şeyi tüketerek var olmaya çalışıyoruz. Ancak tükenen bizleriz ve bizim sosyal olmayan sosyal politikalarımız değil mi?

Sonuç olarak; ben de olsam sorardım, lütfen siz de sorun çözüm ne diye? Olağan üstü derecede kendisini aşmış insanlar var bu dünyada, çözüm kişinin bireysel devrimidir. Yani önce iğneyi kendimize çuvaldızı da doğaya ya da diğer insanlara, canlılara batırabilmektir. Yani bencil olmamaktır. Komşusu aç gezerken bırakın tok yatmayı, çalmamaktır. Yani gerçek sosyal politika ve sosyal hizmet bireysel ahlakımızdır.

İnsanlık, hırsızlığı, yolsuzluğu ve ahlaki erozyonu azaltamayıp artırdığı sürece ben hiçbir sosyal politikanın ve sosyal hizmet yaklaşımının gerçekçi çözümü geliştiremeyeceğini sadece kendimizi avutacağımızı söyleyebilirim. Önce ormanları yak, doğayı ve hayvanları zevk için açgözlülük için katlet sonra da çözüm üretmeye çalış. İnsanoğlu ya kendini aştı ya da daha ötesi…

Unutmamak lazım ki kendi düşen ağlamaz lakin ağlamak da serbest ama ya çözüm?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder