ULUSAL İLETİŞİM AĞI

12 Eylül 2010 Pazar

AB 2009 Türkiye İlerleme Raporunun Sosyal Koruma Alanında Söyledikleri

12 Nisan 2010

Küresel düzeyde yaşanan ekonomik ve finans krizi sonrası Türkiye’de 2009 yılı ikinci yarısı itibariyle işsizlik oranı % 13,6’ya yükselmiştir.  Aynı dönemde gençler arasındaki işsizlik oranı 2009’un ikinci yarısında % 24,9’a yükselmiştir denilmektedir. Bu durumun yoksulluk riski taşıyan ve yoksulluk sınırı altında yaşayan insanlar üzerinde ne tür bir etki yaratığına bakacak olursak, 2009 İlerleme Raporuna göre;

“Yoksulluk riskiyle karşı karşıya olan nüfusun oranı oldukça yüksektir. Son yapılan yoksulluk araştırmasına (2007) göre, 2006 yılına kıyasla az oranda yükselmeyle, Türkiye nüfusunun % 18,56’sı, yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır. Kırsal kesimde yaşayanlar, şehirlerde yaşayanlara oranla daha fazla yoksulluk riski altındadır… yoksulluk çalışan kesimde de yüksektir.”denilmektedir.

Sadece sorun ülkemizde yoksulluğun AB üyesi ülkelerine göre yüksek olması değil, aynı zamanda sistemden kaynaklı olan yoksulluğun azaltılabilmesi için ülkede asıl olması gereken sosyal transferlerin yeterince bulunmaması sorunudur. Yine konuya ilişkin 2009 Türkiye İlerleme Raporunun belirttiğine göre;

 “Sosyal transferlerin yokluğu nedeniyle, çocuklar önemli ölçüde yoksulluk riski altındadır. Yoksulluğu ve sosyal içermeyi izlemek için oluşturulan ulusal mekanizmalar zayıftır. Ortak Sosyal Koruma ve İçerme Belgesinin (JIM) tamamlanmasına yönelik ilerleme kaydedilmemiştir. Bu konudaki çalışmalar erken aşamadadır.” şeklinde ifade edilmektedir.

Yoksulluğun önlenmesinde ve insanların yaşamlarının güvence altına alınmasında etkili olan sosyal koruma alanlarından, sosyal güvenlik alanında yeterli olunamadığı ve sosyal hizmet ve sosyal yardım alanlarında da istenilen düzeyde olunmadığına ilişkin 2009 İlerleme Raporunun durum saptamasında;

“Sosyal koruma konusunda ilerleme kaydedilmemiştir. Sosyal güvenlik koruması altında olan nüfus %80’in biraz altındadır ve bu oran düşme eğilimindedir. Sosyal koruma, sosyal yardım ve sosyal hizmetlerin etkin bir şekilde planlanması, koordinasyonu ve sağlanması bakımından hâlâ eksiklik bulunmaktadır. Bu durum, sıklıkla, söz konusu hizmet ve yardımların, objektif ve şeffaf kriterler olmaksızın keyfi biçimde sunulmasına neden olmaktadır.” ifadeleri yer almaktadır.

Sonuç olarak ülkemizde sosyal koruma alanında önemli eksikliklerin hala giderilemediği görülmektedir. Hak temeline dayalı sosyal koruma mekanizmalarının oluşturulması korunmaya ve bakıma muhtaç, çocuklar, özürlüler ve yaşlılar başta olmak üzere toplumun bütünü için önemli bir eksikliği ortadan kaldıracaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder