ULUSAL İLETİŞİM AĞI

11 Eylül 2010 Cumartesi

Ekonomik Kriz ve Sosyal Devlet Olmanın Vazgeçilemezliği

17 Kasım 2008

Bütün dünyayı etkisi altına alan ekonomik krizin sosyal dengeler üzerinde de olumsuz yansımalarının olabileceği göz ardı edilmemelidir. Ekonomik kriz dönemlerinin en önemli problemlerinden birisi ise krizden etkilenen insanların sosyal yaşamları üzerindeki olumsuz yansımalarıdır. Ülkemizde de son günlerde ekonomik krizin yansımaları sosyal ve ekonomik açıdan kendisini göstermektedir.

Dünyadaki ekonomik kriz dönemlerine bakılacak olursa en büyük savaşların ve toplumsal olayların çoğunlukla bu dönemlerde ortaya çıktığını görebiliriz. Kriz sonrası sosyal göstergelere bakılacak olursa bu dönemlerde intihar, şiddet, çocuk ve kadınlara yönelik ihmal ve istismar, boşanma, gasp, fuhuş ve ruh sağlılığı vb. bozukluklarda önemli artışların meydana geldiği ortaya çıkacaktır.

Doğal olarak kriz dönemlerinden en fazla etkilenenler yine çocuklar, yaşlılar, özürlüler ve kadınlardır.  Bu dönemlerde krizden önemli ölçüde etkilenenlerin tespitinin yapılarak gerekli sosyal ve ekonomik desteğin verilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde toplumsal dokuda onarılması çok zor yaraların açılmasına neden olunabilir.

Bu kriz dönemi bütün dünya devletlerine bir kez daha göstermiştir ki sosyal devlet, devlet olmanın en önemli vazgeçilmezlerinden birisidir. Sosyal devlet olmanın olmazsa olmazı ise sosyal güvelik, sosyal hizmet ve sosyal yardımlardır. Toplumsal sürdürülebilirliğin sağlanabilmesi için yardıma muhtaç özel kesimlerin devlet tarafından ve özellikle yerel yönetimler tarafından desteklenmesi gerekmektedir.

Ancak burada önemli olan bir nokta ise bütün bu yardım ve sosyal hizmetlerin hangi kriterlere göre ve hangi kaynaklar kullanılarak ve hangi birimler tarafından sağlanacağının belirlenmesi gerekmektedir. Sosyal hizmet ve sosyal yardımların sosyal devlet olmanın gereği olarak renk, dil, din ve ırk ayrımı gözetmeksizin insan onuruna yakışır bir şekilde yapılması gerekmektedir.

Aksi takdirde yardımlar ve sunulan destekler istenilen amacın dışında sağlıksız ve sürdürülemez bir yapının ortaya çıkmasına neden olabilir. Sorun yardımların sürekliliğini sağlamak değil, bireyleri ve ailelerini yardıma muhtaç durumdan kurtaracak, sosyal ve ekonomik önlemlerin alınması ekseninde yardımların yapılmasını sağlayabilmektir. Bunu sağlayabilmenin yolu ise sosyal hizmet ve sosyal yardımların uzmanlığı olan meslek elemanlarının kontrolünde yapılabilmesini başarabilmektir.

Amaç toplumsal sürdürülebilirliği toplumun bütün katmanlarının katılımı ve üretimi ile sağlayabilmektir. Aksi takdirde bakıma muhtaç ve dilenci bir kitlenin oluşturulması söz konusu olur ki böyle bir durum bütün dünya devletleri tarafından istenilmeyen bir toplumsal oluşumdur.

Sonuç olarak; sosyal ve ekonomik sorunları çözmek her zaman mümkündür. Ancak niyetimiz sadece kendi çıkarlarımızı korumak şeklinde olmamalıdır. Çünkü birileri fakirleşirken birileri zenginleşmektedir. Sorunun çözümü rasyonel olabilmektir. Yani yardıma muhtaç olmaktan çıkarabilmektir. Aksi takdirde insanlık kendini kandırmaya devam edecek ve daha büyük acıların yaşanmasına neden olabilecektir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder