ULUSAL İLETİŞİM AĞI

11 Eylül 2010 Cumartesi

Görüntüsel Özgürlük Güzel Şey Ama Nereye Kadar?

29 Aralık 2008

Özellikle 1990’lardan itibaren bütün dünyada liberalleşme adı altında özgürlük şarkılarının söylene geldiğini görüyoruz. Bu süreçte sosyal devlet ortadan kaldırılamasa da ilgi alanı ve kapsamı sınırlamalara tabii tutulmuştur. Yeni yönetim anlayışı kapsamında devlet ve bürokratik yapısı, hantallığı ve verimsizliği gibi nedenlerden ötürü sürekli olarak eleştirilere maruz kalmıştır. Sosyal devletle ilgili yapılan bu eleştiriler çoğunlukla doğru gerekçelere dayalı olsa bile sadece eleştirmek ve sosyal devleti sınırlamak da geçen yaklaşık 20 yıllık süreçte istenilen sonuca ulaşmayı sağlayamamıştır.

Çünkü devleti sınırlamak ve bireyi olabildiğince özgür bırakmak görüntüde bireyin gelişimi açısından sağlıklı bir bakış açısı olarak gözükse de uygulamada fırsat eşitliği yaratılamadığı için bireylerin gelişiminde daha fazla olumsuzluklara yol açabilmektedir.

Bütün insanlık için bireysel özgürlük insan haklarının olmasa olmazlarındandır. Ancak buradaki sorun kime göre ve ne şekilde bir özgürlük algılaması sorunsalıdır. Temel eğitimin ve sağlığın bile piyasa ekonomisine bırakılmasının birçok dünya devletinde bireysel özgürlüğün gerekliliği olarak kabul görmesi sizce de doğrumudur? Gerçek özgür bireyleri var etme iddiasında olan bir dünya sisteminde sizce suç işleme oranları bu kadar yüksek olabilir mi? Aksine birey hedeflerine ulaşmada sorun yaşıyorsa ve engellenme hissediyorsa saldırganlaşabilir ya da bunun tersi bir reaksiyon olarak içine kapanabilir. Ancak kişi gerçekten kendisini özgürce ifade edebilme olanaklarını elde edebilirse suç işleme, şiddette yönelme ve olumsuz davranışlarda bulunma özelliklerinde azalmalar söz konusu olabilir.

Ancak bütün dünyada her yıl suç işleme, boşanma, her türlü ihmal ve istismar olaylarında artış katlanarak artmaktadır. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde ki sosyal ve ekonomik göstergeler bunun en anlamlı örnekleri olarak karşımıza çıkmaktadır. Bugün ülkemizde de suç işleyenlerin, boşananların, her türlü ihmal ve istismara uğrayanların oranı hızla artmaktadır. Özellikle çocuklar, kadınlar, yaşlılar ve özürlüler bu olumsuzluklardan daha fazla etkilenmektedirler. Örneğin gelir dağılımında yaşanan adaletsizlik, işsizlik oranındaki hızlı artış, çalışanların elde ettikleri gelirin yoksulluk sınırının altında kalması, kimilerinin ise açlık sınırının altında olması belirli bir kesim için hayatı yaşanılmaz hale getirebilmektedir.

Birey özgürleşiyor ve her şey yolunda gidiyorsa mevcut sosyal ve ekonomik göstergelerin tam tersi olması gerekmez miydi? Suç işleme, intihar ve hapishanelerin doluluk oranlarının sürekli olarak artması gidilen yolun doğru yol olduğunu mu gösteriyor? Toplumların özgürleşmesi hepimizin dileği ancak ne tür ve kime göre bir özgürleşme? Bütün dünyada anti depresan ve uyuşturucu kullanımı hızla artıyor, gelir dağılımı bozuluyor ve aileler parçalanıyor,  insanların çoğunluğu mutsuz ve geleceklerinden kaygı duyuyor. Görüntüsel olarak yaratılan özgürlük gerçekse ve her şey yolundaysa bu kadar açlık, yoksulluk ve şiddet niye var?  O zaman insan istemeden de olsa sormak istiyor kendi kendine bu nasıl bir özgürlük ki insanları yok ediyor ve tüketiyor?
Var olan bütün yönetim sistemlerinin temel amacı, bireyi ve dolayısıyla toplumu mutlu, özgür ve sürdürülebilir kılmak değimlidir? Şayet her şey yolundaysa bu kadar mutsuzluk, şiddet, yoksulluk ve açlık nerden çıkıyor?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder