ULUSAL İLETİŞİM AĞI

10 Eylül 2010 Cuma

Her Şey Sevgiyle Büyür

02 Nisan 2007

Yaşantımızda karşılaştığımız sorunların çözümünü tamamıyla başkalarından beklemek ya da başkalarını sorumlu tutmak bizleri geçici olarak rahatlatabilir. Ancak kısa süren bir rahatlamadan sonra, benzer olayların yaşantımızda devam ettiğini gördüğümüzde olumsuzlukların hep bizi bulduğundan yakınarak mutsuzluğa devam ederiz.
Aslında yukarıda ifade etmeye çalıştığım duygusal anlamdaki çıkmazlarımızın bütün sorumlusu başkaları mı? Yaşadığımız olumsuzluklarda, bizlerin hiçbir katkı payı yok mu? Neden hatayı hep çevremizdeki insanlarda yada kurumlarda arayarak sorunları çözmeye çalışıyor ama hiçbir şekilde çözemiyoruz? Aslında bu soruya verebileceğim basit bir cevap bulabilseydim keşke. Ancak bu sorun insanlık var olduğu günden beri insanın ilişkilerinde süre gelen açmazlardan birisi beklide.
Bu yılki yaşlılar haftasında huzurevinde kalan yaşlı amcalardan birisiyle odasının önünde karşılaşıp sohbet etmeye başladım. Yaklaşık 14 yıldır huzurevinde eşi ile birlikte aile odasında kalmaktaydı. Ancak eşini geçen yıl kanser nedeniyle kaybetti. Şimdi; yalnız başına huzurevinde kalmakta ve ölümü beklediğini ifade etmektedir. Bu yaşlımızın biri erkek diğeri kız iki çocuğu bulunmaktadır. Kızı Avustralya’da yaşamakta ve hemen hemen hiç görüşmemektedirler. En son annesinin ölümünde babasını arayarak hatırını sormuş ve bir daha aramamıştır. Yaşlımızın oğlu ise eşinden ve çocuklarından ayrı olarak düzenli kalacak bir yeri olmadan yaşamını sürdürmektedir. Sürekli olarak alkol kullanmakta babasından devamlı olarak para istemekte ve zaman zamanda huzurevine babasını ziyarete geldiğinde dövmeye kalkmakta alkollü olmadığında ise ağlayarak babasını çok sevdiğini söylemektedir. Emekli maaşı ile dışarıda geçinemediği için babasının iki dairesini ve bankadaki bir miktar parasını da zorla alarak zaman içinde tüketmiştir.
Yaşantısına ait bütün ayrıntıları bildiğim yaşlımız bu seferki karşılaşmamızda odasının önündeki koridorda “ Düşünüyorum da yaşantımdaki her şey kocaman bir yalandan ibaretmiş” diyerek ağlamaya başladı ve sözlerine devam etti “ Ben nerde yanlış yaptım. Aslında hep iyiliklerini istedim, bir baba ne ister ki keşke hiçbir şey yapmasaydım…” diyerek konuşmasını bir süre devam ettirdikten sonra, odasına konuşmanın vermiş olduğu rahatlamayla geri döndü.  72 yaşına gelmiş bir insanın 72 yıllık hayat özeti bu iki cümleyle kendisi tarafından özetlenmişti. Oğlundan nefret ediyordu, vefat eden eşinin çocukları çok fazla şımarttığından hala yakınıyordu. Yaşlımıza göre kendisi bütün yaşamı boyunca hep fedakarlık yapmıştı ama bunun karşılığında kendisinin hep kötülük gördüğüne inanıyordu. Nerde hata yaptığını söylerken bile kendine acımakta ve hala suçlamaya devam etmekteydi. Kendi bakış açısından gerçektende haksız sayılmazdı. Ancak diğer aile üyeleri onun gibi düşünmüyordu. Ölümünden önce anneyle yaptığım kimi görüşmelerde babanın oldukça otoriter olduğunu çocukların üzerinde baskı kurduğunu, kendi istediklerini yapmaya zorladığını, torunlarını bile sevmediğini, sürekli kötü davrandığını, küçükken çocuklarını zaman zaman dövdüğünü ifade etmekteydi. Benzer ifadeyi yaşlının erkek çocuğu ve kız yetiştirme yurdunda  kalan torunu da vermekteydi.  Oysa baba bunları hiçbir şekilde  bugüne kadar kabul etmemiş ve hatayı hep dışarıda aramıştı. Sevgi yerine yaşamı boyunca baskıyı öngörmüştü. Yaşlımız kendi yaptıklarından dolayı suçluluk duymuyor aksine eşini ve çocuklarını suçluyordu. Güzelliklerin var olabilmesi için sevginin gerekli olduğunu beklide unutmuştu. Çocuklarını büyütürken gereken ilgiyi yeterince verdiğine inanıyordu ancak anne ve çocuklar tam aksi düşüncelere sahiplerdi. Herkes kendi açısından haklı olduğunu ifade etmekteydi. Yani herkesin doğrusu en doğruydu. Ancak ortada hem fikir oldukları konu ise ailelerinin çok kötü şekilde dağıldığıydı.
Sonuç olarak bu yaşam öyküsünü sizlerle paylaşmamın nedeni yaşantımızda bizler için önemli olan çocuklarımız başta olmak üzere herkes için daha fazla şey yapmamız gerektiği konusunu anımsatmaktı. Çocuklarımıza ve diğer insanlara sevgiyle, anlayışla ve empatiyle yaklaşmamız gerektiğini bir kez daha hatırlatmaktı. Söylemenin kolay ancak gerçekleştirmenin ne kadar zor olduğunu biliyorum. Ancak başka bir yaşlımız günün birinde bana “unutma ki hayatta ne ekersek onu biçeriz, arpa ekipte buğday biçeni gördün mü?” demişti. Bu önermenin doğruluk düzeyi kişiden kişiye farklılık gösterebilir, onun için  yorumu sizlere bırakıyorum. Unutmayalım ki her şey gibi çocuklarda sevgiyle büyür.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder