ULUSAL İLETİŞİM AĞI

10 Eylül 2010 Cuma

Bir Yudum Sevgi

24 Eylül 2007



Huzurevinin önünde oturan yaşlı teyzeye gülümseyerek selam verdiğimde bu defa “bir dakika durur musun” diye seslendi. “Baksana sana bir şey söylemek istiyorum” diyerek konuşmaya başladı. “İnsan olabilmenin yolu koşulsuz sevgiden geçer, ben çocuklarıma yıllarca baktım, dört tane çocuğum var, üçü erkek birisi kız şimdi beni ne arıyor ne de soruyorlar, kendimi çok yalnız hissediyorum.” diyerek konuşmasını sürdürürken bir yandan da elindeki bastonunu yere sürterek kızgınlığını ve kırgınlığını istem dışı olarak davranışlarına yansıtmaktaydı. Elindeki bastonunu sıkıca tutmaya devam ederken, gözlerinden yaşların dökülmeye başladığını görünce yanındaki sandalyeye oturarak duygularını anlamaya çalıştım.

Yaşlı teyze bir eliyle gözlerindeki yaşları silmekte, bir taraftan da konuşmasına devam etmekteydi. Yıllardır huzurevinde kalmakta olan yaşlı teyzenin en büyük sıkıntılarından birisi de torunlarını görememekti. Elimi sıkıca tutarak “Biliyor musun zor olan insanın kendisini köyünden, mahallesinden çok uzakta hissetmesi ve oraları çok özlemesi, insana çok dokunuyor.” dedi heyecanlı ve umut dolu bir sesle. Tekrar yüzüme bakarak “her sabah ben ne yapıyorum biliyor musun? “ diyerek cevap bile vermeme müsaade etmeden heyecanla konuşmasına devam etti. “Ben her sabah köyüme gidiyorum. Çocuklarımı, torunlarımı, akrabalarımı ve komşularımı ziyaret ediyorum. Bu beni çok mutlu ediyor ve bir saat içinde geri dönüyorum.” Köyünün ne kadar uzakta olduğunu bildiğimden, bunu nasıl yaptığını sorduğumda yine gözlerini ağlamaklı bir bakışla bana doğrultarak, bahçenin hemen dışındaki elektrik direğinin bulunduğu yeşil alanı işaret etti, “öncelikle uzman bey şunu ifade edeyim ki gerçek olmadığını ben de biliyorum, ama kendimi mutlu hissetmemi sağlıyor. Elektrik direğinin orda ki taş ve ağaç parçalarını köyüm olarak kabul ediyorum. Orası köyümmüş gibi her sabah oraya gidiyorum. Herkesi ziyaret ediyor ve geri geliyorum. En çok da torunlarımla ilgileniyorum.” diyerek konuşmasını tamamladı.

Bu teyzemiz çeşitli aile içi nedenlerden dolayı 7 yıldır huzurevimizde kalmaktaydı. Her ne sebepten olursa olsun kurum bakımı temelde kabul gören bir yaklaşım değildir. Ancak mevcut koşullar altında daha iyi bakım olanakları sağlanıncaya kadar, bu bakım modellerininde devam edeceği bir gerçek olarak karşımızda durmaktadır. Bu noktada asıl önemli olan ise, yaşlıların huzurevinede kalmaya başladıktan  sonraki süreçte, yakınları ile olan ilişkilerinin her ne sebeple olursa olsun kesilmemesidir. Çünkü yaşlı kendisini terk edilmiş ve ihanete uğramış olarak hissedebilmekte ve yaşamdan kopabilmektedir. Mevcut durum yaşlının sosyal ve psikolojik gelişim süreçlerini olumsuz olarakta etkiliye bilmektedir. Bu nedenlerden dolayı huzurevlerinde kalan yaşlıların,  akrabaları tarafından sıklıkla ziyaret edilmeleri huzurevi sakinlerini bir nebze olsun mutlu edebilmekte ve terk edilmemiş oldukları duygusunu verebilmektedir.

Lütfen bir dakika için düşünelim. Hangimiz yaşlanınca bu teyze gibi özlemleri yaşamak isteriz? Ve hangimiz yaşadığımız ortamlardan koparılmak isteriz? Sevdiklerimizi ve büyüklerimizi sıklıkla ziyaret etmemiz gerekmez mi? Çocuklarımız için geleneksel kültür aktarımının en güzel ve en doğal yolu büyükleri ile birlikte olmak değil mi? Şimdi bir çoğunuzun zaman mı var? İş güç, çalışma hayatı, ekmek kavgası diye kızmaya başladığını anlayayışla karşılayabilirim. Ancak unutmayalım ki zaman hızla geçiyor ve sevdiklerimizi günün birinde kaybetmek zorunda kalıyoruz.

Benim burada asıl vurgulamak istediğim nokta ise, çocuklarımızın bizi yakın takipte tutarak bütün davranışlarımızı belleklerine kaydettikleri ve bizlerin anne babamıza yada diğer büyüklerimize yaklaşım tarzlarımızı  örnek aldıklarını aklımızdan çıkarmamamızdır. Umarım günün birinde bir kenara bırakılıp hatırımızın sorulmadığı, telefonumuzun çalmadığı günleri yaşamayız. Çocuklarımızı daha iyi yetiştirebilmek için aile ilişkilerine önem vermemiz gerekmez mi? Mevcut yaşam koşullarının bu söylediklerimi ne kadar imkansız kıldığının farkındayım. Ancak başka çaremiz var mı? Büyüklerimize bir yudum sevgi çocuklarımızla bize saygı, sevgi ve mutluluk olarak geri dönecektir. Budan hiçbir şüpheniz olmasın, sevgi sevgiyi, nefret nefreti getirmez mi? Ve ne ekersek onu biçmez miyiz?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder