ULUSAL İLETİŞİM AĞI

10 Eylül 2010 Cuma

Sosyal Sorunların Çözümünü Yerel Yönetimler Düzeyinde Aramak

29 Ocak 2007

Günümüzde bütün Dünya’da küreselleşme ve yerelleşme kavramları üzerinde durulmaktadır. Yerelleşmeye ilişkin olarak Avrupa Konseyi 1985 yılında Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartını kabul etmiştir. Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı kapsamında yer alan, yerellik ilkesi (subsidiarite) gereği, Avrupa Birliği ülkeleri başta olmak üzere bütün gelişmiş ülkelerde, kamusal mal ve hizmetlerin halka en yakın yerel yönetim birimi tarafından verilmesi temel ilke olarak benimsenmiştir.  
Ülkemiz, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartını 1988 yılında imzalamış ve bu karar 1991 yılında Bakanlar Kurulu kararı ile yürürlüğe girmiştir. İmzalanan bu anlaşmanın ülkemizde yasal olarak somutlaştırılması, 2004 yılında çıkarılan 5216 sayılı Büyük Şehir Belediye Kanunu ve 2005 yılında çıkarılan 5393 sayılı Belediye Kanunu ve 5302 sayılı İl Özel İdareleri kanunu ile olmuştur. Böylece  yerel düzeydeki her türlü sosyal sorunun, yerel yönetimlerce çözümünün önündeki birçok yasal engel ortadan kaldırılmıştır.
Yerel Yönetimler, yapılan yasal düzenlemelerle, başta korunmaya muhtaç çocuklar olmak üzere toplumsal risk grupları için (kadın, özürlü, yaşlı vb), gerekli sosyal hizmet politikalarını oluşturmaktan sorumlu tutulmuştur. Örneğin nüfusu 50.000’i aşan belediyelere kadın ve çocuklara yönelik koruma evleri açma zorunluluğu getirilmiştir.
Bütün bu yasal düzenlemelere rağmen, sorunların çözümünü halen merkezi yönetimden beklemek bu durumu daha da içinden çıkılmaz hale getirecektir. Bugün ülkemizde kurum bakımı altında olan ya da kurum bakımı dışında bulunan binlerce muhtaç çocuğumuza düşük maliyetli alternatif sosyal hizmet politikalarını geliştirmek yerel yönetimlerin zorunlu görevlerinden birisi haline gelmiştir.
Ancak ne yazık ki konuya ilişkin olarak, yerel yönetimler yeterince önemli adımlar atmamışlardır. Belki de eski alışkanlıkların bir devamı olarak sosyal sorunların çözümünü merkezi yönetimden ve bütün dünyada kabul görmeyen kurum bakımından beklemeye devam etmektedirler. Unutulmaması gereken asıl konu ise kaldırımlarınız ne kadar güzel olursa olsun onun üstünde yürüyecek insanlarınız sosyal ve psikolojik açıdan sağlıklı olmazsa hiçbir anlam taşımayacaktır. Bütün gelişmiş ülkelerde olduğu gibi bizler de insanımızın sosyal ve psikolojik gereksinmelerine yönelik sosyal hizmet politikaları geliştirerek uygulamalıyız.
Sosyal sorunların maliyetinin yüksekliği göz önüne alınacak olursa, koruyucu ve önleyici sosyal hizmet politikalarının önemi daha da iyi anlaşılacaktır. Unutulmamalıdır ki sağlıksız yetişen bir bireyin devlete ileri ki süreçte maliyeti daha yüksek olabilmektedir. Bu duruma verilebilecek en iyi örnek ise suç işleyen ya da suça yönelen çocuklarımızdır.
Sonuç olarak, sürdürülebilir bir toplum yapısının sağlanabilmesi için yerel yönetimlerin özellikle göç alan kentlerimizde, toplumsal risk gruplarına yönelik (kadın ve çocuklar başta olmak üzere) koruyucu ve önleyici sosyal hizmet yaklaşımları geliştirmeleri gerekmektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder